18 Mayıs 2024 - Cumartesi

Şu anda buradasınız: / GAZZE ABLUKASINDA DÜNYANIN TEPKİSİ NEDİR?
GAZZE ABLUKASINDA DÜNYANIN TEPKİSİ NEDİR?

GAZZE ABLUKASINDA DÜNYANIN TEPKİSİ NEDİR? ALİ ÖNER

7 Ekim 2023 tarihinden beri İsrail işgal devletinin Gazze üzerindeki ablukası sürmektedir. Gazze yoğun bombardıman altında bir hayalet kente dönüşürken, ölenlerin çok büyük bir oranını çocuk ve kadınlardan oluşmaktadır. Uluslararası sözleşmelerin soykırım, savaş suçu ve insanlığa dair suçlar olarak tanımladığı su, elektrik kesilmiş durumda ve yaşamın sürdürülmesi için gıdanın girişine ise İsrail tarafından izin verilmemektedir.

BM’nin İnsan hakları evrensel beyannamesine ve Cenevre Sözleşmesine imza atan dünyadaki devletler bu olaya nasıl yaklaşmaktadır? Olayın ilk başladığı dönemde Batılı devletler neredeyse tek ağızdan İsrail’in bu suçlarını görmezlikten gelip İsrail’i desteklerken, İsrail’in hastane, okul, sivillerin yaşadığı mülteci kamplarına yönelik bombardımanlarda binlerce çocuk, kadın ve sivil katledilmesinden sonra, İsrail’i destekleyen ülkelerde bazı kırılmaların yaşanmasına ve İsrail’i yarım ağız da olsa eleştiriler gelmeye başladı.

Avrupa devletlerinden gelen yarım ağız eleştiriler bile İsrail’de endişe yaratmaya başladığı görülmektedir. Eski İsrail Başbakanlarından Ehud Barak’ta bunu dile getirenlerden birisidir. İlk destek, tepkiler ve sonrasında oluşan insani krizden dolayı söylemlerin değişmesinde İsrail’in uluslararası hukuk tanımazlığının etkisi göz ardı edilmemelidir. Bu tepki değişiklikleri veya tüm bu vahşete rağmen desteklerin sürdürülmesi ve BMGK’de bir kararın çıkmamasına neden olmaktadır.

7 Ekim Aksa Tufanı’ndan sonra Başta ABD olmak üzere AB üye ülkelerin genel tutumu İsrail’den yana oldu ve Gazze’ye saldırıyı İsrail’in kendini savunma hakkı olarak nitelendirdiler. Bu nitelenme sivil alan, hastane, okul bombalanmasına rağmen devam etti. ABD Başkanı Jeo Biden “terörist saldırı karşısında İsrail’in yanında ve birlikte durduklarını” ifade etti. Sonrasında İsrail’in yanında olduğunu göstermek için Tel Aviv’de Ben Gurion Havaalanı’nda İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ile “sarmaş dolaş” olarak desteğinin büyüklüğünü gösterdi. Biden, ABD’nin konumunu kesinleştirmek için de şu sözleri sarf etti: "Bugün burada bulunmamın basit bir nedeni var; İsrail halkı ve dünyadaki herkesin ABD'nin nerede durduğunu bilmesi. Dışişleri Bakanı (Antony) Blinken da burada. Buraya birkaç kez geldi. Ama ben şahsen gelmek istedim” Daha önceki bir konuşmasında da “bir Yahudi olmadığını ama bunun onu Siyonist olmasına engel olmadığını” belirtmişti. ABD, İşgalci İsrail’in Filistin toprağını gaspını sağlayan ve o günden beri sürekli İsrail’in yanında duran bir ülkedir. BM’de İsrail aleyhine çıkan kararları da veto etmekten hiç geri kalmamıştır.

Aynı şekilde Gazze’de işlenen tüm vahşete rağmen İsrail’i ziyaret eden ABD Dış İşleri Bakanı Antony Blinken İsrail ziyaretinde “burada sadece bir dış işleri bakanı değil bir Yahudi olarak geldiğini” belirterek İsrail’in, Gazze’de yaptığı savaş suçu ve İnsanlığa karşı suçların ortağı olduğunu da belirtmiş oldu. Aslında adil bir yargılama söz konu olduğunda sadece İsrail değil İsrail’in işlediği suçları desteklediklerinden dolayı İsrail’in yanında duran insanların da yargılanması Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin ona konularından biridir.

Aksa Tufanı sonrası İsrail’in Gazze’de sivillerin olduğu bölgeye yönelik yapmış olduğu bombardımanda birçok çocuk ve kadın bedeni sosyal medya ve TV’lerin ekranında kayıp dururken Fransa Cumhurbaşkanı, Almanya Başbaşkanı, İngiltere Başbakanı ve İtalya Başbakanı İsrail’i ziyaret edip İsrail saldırılarına desteklerini sundular.

Almanya Başbakanı Olaf Scholz, İsrail ziyareti sonrası İsrail Başbakanı Netanyahu ile ortak bir basın toplantısı düzenledi. Bu basın toplantısında Scholz, “Almanya'nın görevi İsrail'in varlığını ve güvenliği sağlamaktır” dedi. Scholz, Almanya'nın Filistin-İsrail çatışmasında sadece İsrail'in yanında yer alabileceği konusunda bir kez daha güvence vererek, "Geçen hafta Federal Meclis'te de söylediğim gibi, böylesine zor zamanlarda Almanya için tek bir yer olabilir, o da İsrail'in yanıdır" dedi. Almanya İçişleri Bakanı Nancy Faeser, ülkedeki Hamas destekçilerini sınır dışı etmek için tüm yasal araçları kullanacaklarını belirterek Almanya’nın geçmişte işlemiş olduğu soykırımın aynısının İsrail tarafında işlendiğinin farkında ve bu soykırımın ortağı olduğunu dünya kamuoyuna açıklamış olmaktadır.

İngiltere Başbakanı Rishi Sunak, İsrail ziyaretinde önce İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog ile bir görüşme gerçekleştirdi. İsrail’in Gazze’deki sivil katliamlarını görmezden gelen Sunak; "İsrail'in sivillerin zarar görmemesi için adımlar attığını bildiğini" söylerken yalan söylediğinin farkındaydı ama bu yalana sarılmayı tercih etti. Rishi Sunak, ülkesinin İsrail'e desteğini yineleyerek, "Sizinle dayanışma içinde olmaya devam edeceğiz ve sizin kazanmanızı istiyoruz" dediğinde bu destek Netanyahu’yu mennun etmiş "gösterilen dayanışma, açık ve tereddütsüz destek" ve "İsrail'e gelmiş olmanızın bize çok şey kattığını düşünüyorum" şeklinde cevaplayarak bu destekle Gazze’de hastahane, okul ve sivil alan olan mülteci kampların bombalanmasına hız vermiş oldu.

ABD Başkanı Joe Biden ve İngiltere Başbakanı Rishi Sunak'ın hemen ardında desteklerini sunmak için Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da İsrail'i ziyaret etti. Filistin'e destek eylemlerinin yasaklandığı ama bir türlü engellenemediğinden olacak Fransa'nın Cumhurbaşkanı Macron da Biden'a benzer şekilde basına Netanyahu ile kucaklaşarak İsrail’in ne kadar yanında olduğuna dair pozlar verdi. Bu pozlar verildiğinde İsrail güvenlik güçleri çocuk, kadın ve sivil alanları bombalayarak suç işlemekteydi. Buna rağmen Macron; Gazze'deki tüm esirlerin serbest bırakılması beklentisini ve terör örgütü DEAŞ'a karşı ABD öncülüğünde oluşturulan uluslararası koalisyonun aynı zamanda HAMAS'a karşı da mücadele etmesini teklif etti. Fakat sivil ölümlerin çokluğu içerden gelen eleştiriler ve dünyada yükselen sesler Macron’a Gazzeli sivillerin korunması gerektiği ve insani yardım konularında yeni açıklamalar yapmaya ittiği görülmektedir.

Bir başka Avrupa ülkesi olan İtalya Başbakanı Giorgia Meloni de İsrail’in yanında olduğunu göstermek için İsrail’i ziyaret eden liderler kervanına katıldı. Basına yansıyan yönüyle İtalya Başbakanı Meloni, “İsrail'in uluslararası hukuka göre kendisini savunma ve barış içinde yaşama hakkına sahip olduğunu yinelerken Gazze'ye insani erişimin garanti altına alınmasının ve bölge için barış ihtimalinin öneminin altını çizdiği" belirtilmektedir. Bu görüşme yapıldığında İsrail’in Gazze’de işlemiş olduğu soykırımı protesto eden dünyanın birçok ülkesinde insanlar ellerinde Filistin bayraklarıyla meydan, cadde ve sokakları doldurmaya başlamışlardı bile.

Yunanistan, Filistin meselesine duyarlı insanların eylem yaptığı ülkelerden biri olmasına rağmen Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakisde İsrail’e desteğini göstermek için İsrailli mevkidaşı Benyamin Netanyahu ile bir araya geldi. Tel Aviv yönetimine desteğini yineleyerek HAMAS'ın saldırılarını kınadı. İsrail'in Hamas'a karşı 'meşru müdafaa hakkı olduğunu' savunan Miçotakis, sivillerin korunması gerektiğini vurgularken, Gazze’de o sırada binlerce siviller öldürülüyordu.

Bu ziyaretlere Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Lideri Nikos Hristodulidis’in Tel Aviv ziyareti ve destek sunumu ve Hollanda Başbakanı Rutte’nin ziyaretinde, İsrail ordusunun ülkenin güvenliği için yaptıklarına saygı duyduğunu söylemesiyle devam etti. Gelemeyen birçok ülkenin lideri ise bulundukları ülkelerinde İsrail destekleyen açıklamalarda bulundu.

Avustralya Başbakanı Anthony Albanese, "Avustralya, bu dönemde dostumuz İsrail'in yanındadır. HAMAS'ın İsrail'e ve sivillere yönelik ayrım gözetmeyen ve iğrenç saldırılarını kınıyoruz. İsrail'in kendini savunma hakkını tanıyoruz." ifadelerini kullanarak İsrail’in Gazze’de yaptığı savaş suçunu görmezlikten geldi ve bu suça ortak olduğunu açıkladı.

Avrupa Birliği, Brüksel’deki AB Komisyonu binasına İsrail’e desteğini göstermek için İsrail bayrağı yansıtılırken bununla yetinmeyen AB Komisyonu Başkanı Ursula Von Der Leyen, desteğini daha da görünür kılmak için Avrupa Parlamentosu Başkanı Roberta Metsola ile birlikte İsrail'e gitti. İsrail’e desteklerini açıkladı. Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ise "İsrail ile tam dayanışma içindeyim" mesajını paylaşmıştı.

 Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, HAMAS tarafından İsrail'e karşı başlatılan saldırıları kınayarak taraflara "sivillere yönelik itidal" çağrısı yapmıştı. Fakat daha sonra İsrail’in sivil katliamlar gerçekleştirmesi, mülteci kampları, hastahane ve okulların bombalanmasıyla birlikte İsrail’i koşulsuz olan desteklemelerde geri adımlar atılmaya başlandığı görüldü. Mesela BM Sözcüsü Stephane Dujarric'in yaptığı son açıklamada ​​​​​​Guterres'in, İsrail'in Cibaliya Mülteci Kampı'na yönelik hava saldırısı karşısında dehşete düştüğünü ve tüm sivillerin öldürülmesini kınadığı bildirildi. Guterres'in taraflara uluslararası hukuk ve uluslararası insancıl hukuk kurallarına uyma çağrısını yenilediğini aktaran Dujarric, orantılılık ve önlem alma prensiplerine saygı duyulması gerektiğini ifade etti. Diğer yandan Guterres, "Her gün kız ve erkek çocuklarının öldürüldüğü, yaralandığı Gazze, çocuklar için mezarlığa dönüştü." diyerek acil insani ateşkes çağrısını yineledi. Fakat "insani duraklama" talep eden BM Güvenlik Konseyi (BMGK) kararını ABD veto edilerek uygulamaya geçmesini engelledi.

BMGK, Rusya tarafından hazırlanan ve "derhal ateşkes", "Gazze'ye engelsiz insani erişim" ve İsrail ve Filistin tarafındaki "tüm sivil katliamlarının kınanması" çağrısında bulunan karar tasarısını reddetmişti.  ABD, İngiltere, Fransa ve Japonya, Rusya'nın kararına karşı oy kullandı. Brezilya Dışişleri Bakanlığı'nın açıklamasında, "Brezilya, uluslararası toplumun ateşkes ve barış sürecini yeniden başlatmasının acil olduğunu düşünüyor." ifadesine yer verildi ama bu da BM’den geçmedi.

BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği, X hesabından yaptığı açıklamada, İsrail'in Gazze'deki Cibaliya Mülteci Kampı'na düzenlediği hava saldırılarından endişe duyduklarını belirterek, "saldırıların savaş suçu teşkil edebilecek orantısız saldırılar" olabileceğini vurguladı. Komiserlik Sözcüsü Elizabeth Throssell de işgal altındaki Batı Şeria'da durumun endişe verici olduğunu belirterek, buradaki Filistinlilerin "çok katmanlı insan hakları ihlallerine" maruz kaldığını bildirdi.

BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği New York Ofisi Direktörü Craig Mokhiber, Gazze'de olanlarla ilgili "Bir kez daha, gözlerimizin önünde bir soykırımın işlendiğine şahit oluyoruz ve çalıştığımız kuruluş (BM) bunu durdurmak için aciz duruyor." değerlendirmesinde bulundu.

BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği Sözcüsü Ravina Shamdasani, İsrail'in Gazze'deki el-Avde Hastanesi'nin boşaltılması talebine ilişkin, "Uluslararası insancıl hukuk, çatışmanın taraflarının, diğer sorumluluklarının yanı sıra yaralı ve hastaların ayrım yapılmaksızın gözetim altına alınması ve bakılması ilkesini uygulamasını gerektiriyor. Uluslararası insani hukuk uyarınca tıbbi tesislere, sağlık personeline, yaralı ve hastalara yönelik saldırılar yasaktır." değerlendirmesinde bulunurken Gazze’de İsrail tarafından bombalanmayan hastane kalmadığı, bir aydan fazladır insani yardım Gazze’ye girmediğinden dolayı ameliyat edilen hastalara narkoz bile verilmediği basına yansıyordu.

Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Dernekleri Federasyonu (IFRC) Başkanı Francesco Rocca, X sosyal medya platformundan, İsrail ordusunun abluka altındaki Gazze Şeridi'nde binlerce hasta ve sivilin bulunduğu Şifa Hastanesi yerleşkesinin giriş kısmını vurmasına ilişkin paylaşımda bulundu. Gazze'deki Şifa Hastanesi yakınlarında hastalara ve ambulanslara yapılan saldırıların korkunç ve dehşete düşürücü görüntülerinin Saraybosna'daki Markale pazar yerinin 28 yıl önce bombalanmasını hatırlattığını belirten Rocca, "Bu görüntüler kabul edilemez. Sivillerin, ambulansların, doktorların, hastanelerin her zaman korunması gerekiyor." ifadelerini kullandı. Çünkü uluslararası hukuk bunu gerektiriyor ama bu sağlanamıyor, hukukun çifte standarttı en keskin tarafıyla bu topraklarda işlendiğinin farkındaydı.

IFRC Genel Sekreteri Jagan Chapagain de X sosyal medya platformundan yaptığı açıklamada, şiddetli saldırılara maruz kalan Gazze'deki Kudüs Hastanesi’nin çevresindeki durumun vahametinden derin endişe duyduklarını belirterek, "Sonuç olarak Filistin Kızılayı ekiplerimiz ambulans hizmeti sağlayamıyor." ifadelerini kullandı. Chapagain, hastanelerin yardım ve sığınma yeri olduğunu belirterek, buraların korunması gerektiği yönünde taraflara çağrıda bulundu.

DSÖ, bu konuda İsrail'in tutumunu eleştirirken Gazze'deki hastanelerin boşaltılmasına yönelik baskısını şiddetle kınadı. DSÖ, İsrail’in bu baskısının hasta ve yaralılar için "ölüm cezası" anlamına geldiğini kaydetti.

Sınır Tanımayan Doktorlar (MSF), İsrail'in, Gazze’deki el-Avde Hastanesi'nin tahliyesi için süre vermesini eleştirerek "Çalışanlarımız, hastaların tedavisine devam ediyor. Gazze'de ayrım yapmaksızın kan dökülmeye devam edilmesini ve sağlık hizmetlerine yönelik saldırıları kesin bir dille kınıyoruz." ifadelerini kullandı.

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) Orta Doğu ve Kuzey Afrika İletişim Direktörü Ahmed Benchemsi de İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki kuşatmasını "açıkça savaş suçu" olarak nitelendirdi.

BM Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) Sözcüsü James Elder, "Çocukların güvenliği için Gazze'de ateşkese ve insani koridora ihtiyaç var." uyarısında bulundu.

UNICEF'in başka bir açıklamasında da Gazze Şeridi'ndeki çocukların durumu "felaket" olarak nitelendirilerek "UNICEF, Gazze Şeridi'ndeki çocukların kritik ihtiyaçlarına yanıt veriyor ancak erişim giderek zorlaşıyor ve tehlikeli hal alıyor. Çocuklara ulaşmak için acil insani ateşkese ihtiyacımız var." ifadeleri kullanıldı.

HRW'den yapılan açıklamada, "İsrail, Gazze ve Lübnan'daki askeri operasyonlarında beyaz fosfor kullanarak sivilleri ciddi ve uzun süreli yaralanma riskiyle karşı karşıya bıraktı." ifadesine yer verdi. Beyaz fosforun dayanılmaz yanıklara yol açtığına ve evleri ateşe verebildiğine işaret eden açıklamada, nüfusu yoğun bölgelerde beyaz fosfor kullanımının hukuka aykırı olduğu vurgulandı.

Uluslararası Af Örgütü de Gazze'yi vuran İsrail askeri birliklerinin beyaz fosforlu top mermileriyle donatıldığını doğrulayarak "Beyaz fosfor, korkunç acılara ve hayat değiştiren yaralanmalara neden olur ve su ile söndürülemez. İşte bu yüzden beyaz fosfor, sivil alanlarda asla kullanılmamalıdır." uyarısında bulundu.

İsrail’in Gazze’de işlemiş olduğu soykırım için toplanan, İslam İşbirliği Teşkilatı her zaman olduğu gibi boş konuşmalardan ve hiçbir eylem kararı almadan ve hatta Gazze’deki direnişini de boşa çıkaracak şekilde bir bildiri yayınlayarak boş bir kuruluş olduğunu bir kez daha göstermiştir. Hiçbir İslam ülkesinde Güney Afrika ve bazı Güney Amerika ülkelerinin almış olduğu kararları alamadı. Türkiye ve İran sadece konuştu. Filistin direnişin elini rahatlatacak bir adım atamadı.   

Yukarıdaki tüm açıklamalar uluslararası ilişkilerde yapılmış olan sözleşmeler ve hukuki karar ve anlaşmaların İsrail’in tüm bu sözleşme ve kararlara göre soykırım, savaş suçu ve insanlığa karşı suç işlediği görülmektedir. Buna rağmen bu sözleşme ve kararlar uygulanmayarak, bunları tartışmaya açık hale getirdiği görülmektedir. Bundan sonra uluslararası arenada insan hakları bağlamında atılacak bir adımı tartışmalı hale getirecektir. Irak’ın işgali veya Afganistan’ın işgali bu sözleşmeler gereği yapılmıştı. Zaten vicdan sahibi birçok aydın ve akademisyen tarafından uluslararası mekanizmaların Avrupa ve ABD’nin çıkarlarını koruma üzerine kurulduğunu örnekler vererek tartışmaya açmışlardı.

Uluslararası ilişkiler yine Uluslararası kurum ve kuruluşların varlığı tartışılmaya açılacak ve bu konuda yeni bir paradigma açılım kaçınılmaz görünmektedir. Bu nedenle Avrupa Birliği devletleri arasında devletin yönetim kademeleri arasında ve parlamenterler arasında ciddi tartışmaların başladığı görülmektedir.

Gazze’de işlenen soykırımın ya yanında ya da karşısında olunacağı şeklinde tarif edilecek ciddi tartışmalar bundan sonra kamuoyunu meşgul edeceğe benzemektedir.

Gazze bir vicdan ile vicdansız savaşıdır. Onun için vicdan sahipleri meydanları doldurmakta ve tüm engellemelere rağmen sesleri giderek yükseltmektedir.

  

 

 

logo
Bugünün ihyasından yarının inşaasına
Bize Ulaşın

0(216) 612 78 22

0(216) 611 04 64

vuslat@vuslatdergisi.com

Ihlamurkuyu Mah. Alemdağ Cad.
Adalet Sok. No:11 P.K 34772
Ümraniye / İstanbul